Serhan Yavaş (Harun), Sinem Öztufan (Melda), Özlem Yılmaz (Eda), Fikret Hakan (Feyyaz), Buğra Gülsoy (Tolga), Aliye Uzunatağan (Türkan) gibi oyuncuların yer aldığı sevilen dizi Unutulmaz 36. bölümü ile 17 mart çarşamba akşamı atv ekranlarında…
video,fragmanlar,dizi fragmanları,haber,güncel haberler,spor haberleri,yemek tarifleri,oyun,oyun demoları,oyun videoları,yayın,vizyondaki filmler
Gönderen Pawk zaman: 21:23
Gönderen Pawk zaman: 20:49
Ernest Rutherford
(1871 -1937) Yüzyılımızın başında bilimde yer alan büyük devrimsel atılımlar genellikle "Planck" ve "Einstein'ın adlarıyla bilinir. Oysa onların kuramsal atılımlarının yanısıra, sonuçları bakımından son derece önemli deneysel çalışmalar da vardır. Bunların başında, Marie Curie ve Ernest Rutherford'un radyoaktivite üzerindeki çalışmaları gelir.
Rutherford, dış görünümüyle bir bilimadamından çok bir "çiftlik kâhyası" ya da bir "aşiret reisi"ni andırmaktaydı. Esmer, irikıyım yapısı, gür sesi ve pos bıyığıyla yabanıl ve ürkütücü; her yönüyle heybetli bir kişiydi. Laboratuvarında bir şey tersine gitmesin; kükreyen sesi ortalığı sarsar, asistanlar suspus olurlardı. Oysa bu kızgınlık gelip geçiciydi; onun hiç bir yapmacığa kaçmayan anlık sert davranışlarının gerisinde sıcak, sevecen yaradılışı saklıydı.
Ernest, Yeni Zelanda'da küçük bir çiftlikte dünyaya gelmiştir. İskoç göçmeni olan babası, araba tamircisiydi. Ernest, yoksul ve kalabalık bir ailenin içinde büyüdü. Ne var ki, daha küçük yaşta sergilediği olağanüstü öğrenme merakı ona çevredeki en iyi okulların kapısını açtı. Özellikle üniversitedeki parlak başarısıyla dikkatleri çekti ve kazandığı burs, bilim ateşiyle yanan delikanlının yaşamında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. 1894'de, Cambridge Üniversitesi ünlü fizik bilgini J.J. Thomson'un yanında çalışmak üzere İngiltere'ye geldi.
Üniversiteye bağlı Cavendish Laboratuvarı'ndaki ilk yılını radyo dalgaları, ikinci yılını yeni keşfedilmiş olan X-ışınları üzerindeki çalışmalarla geçirdi. Sonra, yaşam boyu uğraş konusu olan radyoaktivite üzerindeki araştırmalarına koyuldu. Adı kısa zamanda bilim çevrelerinde duyulan Rutherford'u 1898'de, Kanada'da McGill Üniversitesi, fizik profesörlüğüne çağırdı. Genç bilimadamı beklenmedik bu çağrı karşısında bir ikilem içine düştü: Bir yanda erişilmesi güç, saygın bir unvan, öte yanda araştırma ortamı olarak bulunmaz nimet saydığı Cavendish Laboratuvarı.
Rutherford 27 yaşındaydı. Kısıtlı bursu ile nişanlısını İngiltere'ye aldırtamaması bir yana; kendi yolculuğu nedeniyle yaptığı borcu bile ödeyemiyordu. Aldığı öneri ona bu olanakları da sağlayacaktı. Rutherford, sonunda ister istemez çağrıyı kabul etti. Karar isabetliydi: McGill'de geçirdiği yaklaşık on yıl içinde hem radyoaktif atomların kendiliğinden değişik nitelikte atomlara dönüştüğünü ispatlayarak Nobel Ödülü'nü kazandı; hem de atomun yapısına ilişkin olarak aranan açıklığı getiren çekirdek buluşunu ortaya koydu.
Birbirini izleyen başarılarına değinen bir meslekdaşı, "Sen gerçekten çok şanslı birisin: hep dalganın tepesinde seyrediyorsun," diye takıldığında, Rutherford'un yanıtı kısa ve çarpıcı olmuştur: "Unutma, o dalgayı ben kendim yarattım." Alçakgönüllülük bir yana, Rutherford çoğu kez insanları küçümserdi. Ona göre, bilim ya fizikti, ya da pul koleksiyonculuğu. Ama Nobel Ödülü'nü fizikten değil, küçümsediği kimyadan almıştı. Hatırlatılınca, elementler gibi kendisinin de transmutasyona uğradığını söyleyerek, işi şakayla geçiştirirdi.
1887'de J.J. Thomson'un elektronu keşfetmesiyle, bilim dünyası yeni bir problemle karşı karşıya kalmıştı. Negatif elektrik yüklü elektronlar, hidrojen atom kütlesinin ikibinde biri kadardı; oysa hidrojen, en basit madde türü olarak biliniyordu. Üstelik Thomson, hangi elemente ait olursa olsun, atomların özdeş parçacıklar saldığı görüşündeydi. Bu da elektronların, sözü geçen parçacıkların bir bölümü olduğu anlamına gelmekteydi. Yanıtlanması gereken soru şuydu: Atomlar eskiden sanıldığı gibi basit, bölünmez birimler değilse, atomun yapısal özelliği ne olabilirdi?
Thomson, atomun, içinde elektron taşıyan pozitif elektrik yüklü top biçiminde bir madde olduğunu ileri sürmüştü. Başka bir deyişle, atom basit değildi; ama katı, yoğun bir madde olmanın ötesinde birşey de değildi.
Rutherford'un radyoaktiviteye ilişkin ilk önemli buluşu, "alfa" ve "beta" dediği iki değişik ışının varlığını belirlemesiydi. Ayrıca, asistanı Soddy ile birlikte bir elementin bir başka elemente dönüşümünde radyoaktivitenin rolünü, deneysel olarak kanıtlamıştı.
1907'de McGill'den Manchester Üniversitesi'ne geçtiği zaman ilk ele aldığı problem atomun yapısıydı. Araştırmasında, beta parçacıklarından sekizbin kat daha yoğun olan alfa parçacıklarının işe yarayacağını düşündü. Hans Geiger ve Ernest Marsden adlı iki asistanını, alfa parçacıklarının ince bir altın yaprağına çarptığı zaman nasıl dağıldıklarını incelemekle görevlendirdi. Alman sonuç beklentiye hiç de uygun değildi. Parçacıkların büyük çoğunlukla altın yapraktan doğrudan geçtiği gözlenmişti. Sanki altın yaprağın yapısında geçişi engelleyen hiç bir atom yoktu! Ama gözden kaçmaması gereken durum, yaprağa çarpan alfa parçacıklarının yaklaşık 20.000'de birinin geri sapmasıydı. Bu ne demekti?
Uzun bir bocalamadan sonra Rutherford bu gözlemin, atomun yapısına ilişkin ipucu verdiğini gördü: Atomun kütlesi neredeyse tümüyle, kapsamında son derece küçük bir yer tutan pozitif elektrik yüklü bir çekirdekte toplanmış olmalıydı. Çekirdeğin çevresinde hızla dönen elektronlar ise pozitif yükü dengeleyen negatif yüklü daha küçük parçacıklardı. Kısacası atom güneş sistemine benzer bir düzen sergilemekteydi. Alam büyük ölçüde boş bir atom gözönüne alındığında, alfa parçacıklarının neden büyük bir çoğunlukla, hiç bir engelle karşılaşmamış gibi altın yapraktan geçtikleri açıklık kazanmaktaydı.
Mikroskopla görülebilen nesnelerden bile küçük olan atomdan daha da küçük olan çekirdek ve elektron gibi parçacıkları hayalde canlandırmak kolay değildir. Rutherford'un modelini çizdiği atomu bir futbol stadyumu büyüklüğünde düşünürsek, çevresinde birkaç sineğin döndüğü çekirdek, bu alanda bir golf topu büyüklüğünde olacaktır.
Rutherford, kuramcı bir bilimadamı değildi: Ona göre, her problemin çözümü deney sonuçlarıyla sınırlı tutulmalıydı. Öyle ki, ortaya koyduğu atom modelinin kuramsal açıklama gerektiren önemli bir sonucuna duyarsız kalmıştı. Üstelik atom modeline ilişkin deneysel kanıtları, yerleşik fizik yasalarıyla da tam bağdaşır değildi.
Örneğin, negatif yüklü elektronlar belirtildiği gibi gerçekten çekirdek çevresinde hızla dönüyorlarsa, bunların da devinen diğer elektrik yükleri gibi, radyasyon oluşturmaları gerekirdi. Bir elektrik yükünün, antende yukarı ve aşağı hareket ettirildiğinde radyasyon üretmesi buna bir örnektir. Çekirdek çevresinde dönen elektron, gerçekten radyasyon çıkarsaydı, çok geçmeden yavaşlayıp çekirdeğe kapanması ve atomun tümüyle çökmesi beklenirdi (Soruna kuramsal açıklamayı ortaya koyan kişi, daha sonra Rutherford'un seçkin öğrencisi olan Niels Bohr'dur).
Rutherford 1908'de Nobel Ödülü'nü, 1914'de "Lord" unvanını aldı. 1919'da Cavendish Laboratuvarı'nın başına geçti. Cavendish onun yönetiminde çok geçmeden dünyanın başta gelen deneysel fizik merkezi oldu. Burada giriştiği ilk çalışmalardan biri, yine alfa parçacıklarını kullanarak bir elementin başka bir elemente yapay dönüşümünü gerçekleştirmek oldu.
Deneyde, alfa parçacıklarının, nitrojen atomları gibi daha hafif atom çekirdeklerine çarptırıldıklarında, geriye sapmaksızın çekirdekle kaynaştıkları ve nitrojen atomunun oksijen atomuna dönüştüğü görülür. Bu süreçte başka bir parçacığın ortaya çıktığını saptayan Rutherford, çekirdeğin temel taşı saydığı pozitif yüklü bir parçaya "proton" adını verdi.
Kütlesi bakımından diğerlerine benzeyen, ama elektrik yükü olmayan üçüncü bir parçacık daha söz konusuydu ("Nötron" denen bu parçacığı Rutherford'un asistanı James Chadwick 1932'de bulur). Bu, bilimsel araştırmaya bol paranın henüz akmadığı bir dönemdi. Cavendish'te bile deneyler, "derme çatma" denebilecek basit araçlarla sürdürülüyordu.
Rutherford'u ziyarete giden tanınmış bilim yazarı Ritchie Calder, gördüklerini şöyle anlatmıştı: "Konuşmamız sürerken bir ara, işlerin nasıl yürüdüğünü görmek ister misiniz?' diyerek kolumdan tuttu, beni laboratuvarın yüksek voltaj bölümüne götürdü. Karanlık denilebilecek bir odaya girmiştik; yapay bir şimşek çakıp duruyordu. Sonra parçalanan atomları kaydeden bir sayacın tıkırtı seslerini duyduk. 'Atom parçalayıcı' dedikleri bir makinenin önündeydik; günümüzdeki yüksek voltaj akseleratörleriyle karşılaştırıldığında son derece ilkel kalan bir makine!
Rutherford ve ekibi işte bu araçlarla çalışıyorlardı. 'Paramız olmadığı için kafamızı kullanmak zorundayız,' diyordu Rutherford. O, yalnız araçlarının basitliğiyle değil, bilime yaklaşımındaki basit tutumuyla da övünç duymaktaydı. 'Kendim çok basit olduğum için,' diyordu, 'doğanın da temelde basit olduğuna inanıyorum' ".
Rutherford, bir dizi seçkin fizikçi yetiştirmekle kalmadı, onlara büyük bir esin kaynağı da oldu. Nükleer fizik onun dünyasıydı. Bu alandaki öndeyilerinden pek azı yanlış çıkmıştır. Yanılgılarından biri, çekirdekteki saklı enerjinin sürgit kilitli kalacağı inancıydı. Ölümünden çok değil iki yıl sonra bu enerjinin atom bombasına dönüştürülebileceğine artık kesin gözüyle bakılıyordu. Neyse ki, şansı bir kez daha yüzüne gülmüştü: Hiroşima'daki korkunç patlamayı duymayacaktı.
ilgili aramalar:ernest-rutherford,rutherford-kimdir,rutherford-hayatı,yaşamı,bilim-adami
Gönderen Pawk zaman: 20:45
Yerçekimsiz uzayda soğumaya başlayan ve ileride dünyamızı oluşturacak olan nebula içindeki gazlar merkezden çevreye doğru yoğunluklarına göre çok yoğundan aza yoğuna doğru sıralanmışlardır.Bu nedenle dünyamız yaklaşık olarak bir küra şeklini almıştır.Ancak Dünya kendi çevresinde dönerken oluşan merkez kaç kuvvetinin Ekvatorda fazla olması nedeniyle yerin şekli tam bir küre değildir.(Y.K.Nöbetçi Coğrafyacı)
Gönderen Pawk zaman: 20:44
TEMA vakfının kurucusu Hayrettin Karaca'DIR...
TEMA 11 Eylül 1992 tarihinde, Karaca Arboretum'un kurucusu, BM Çevre Ödülü sahibi Hayrettin Karaca ve Tekfen Holding kurucu ortaklarından, Türk-B.D.T. İş Konseyleri Başkanı Nihat Gökyiğit tarafından kurulmuştur.
1980 yılında Hayrettin Karaca'nın Türkiye'nin ilk özel arboretumunu kurması aynı zamanda TEMA düşüncesinin de başlangıcı olmuştur. Bitki toplamak amacıyla Türkiye'yi karış karış dolaşan Hayrettin Karaca, erozyon sorununun boyutlarını görünce, sorunun önemini herkese anlatmak ve kavratmak gerektiğine karar verir. 5 Ağustos 1992 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan bir röportajında Hayrettin Karaca, şunları söylemiştir: "Türkiye'nin denizlere, derelere, barajlara akıttığı toprağın içindeki değerler, madensel elementler ve gübrenin değeri Türkiye bütçesine eşit belki de. Eğer denizlere akıttığımız bu toprağı hesap edecek olursak, Türkiye'yi yeniden ihya ederiz. Bu kadar büyük bir toprak kaybı vardır Türkiye'nin, fakat biz bunu kayıp olarak hesap etmeyiz. Toprak için ölürüz, bir karış toprağı kimseye vermeyiz deriz, karışla vermeyiz ama kepçeyle veririz. Bugün Yeşilırmak, Kızılırmak, Doğu Karadeniz'deki bütün dereler bulanık değil çamur olarak akıyor. Çoruh'a dökülen bütün çaylar, Çoruh kayalarının üzerinden toprağı sökerek akıyor. Bu toprak benim değil artık, Rus toprağı. Batum bu giden topraklar yüzünden denizden 2.5 kilometre geride kalmış durumda. Kayalar bizim, toprak bizim değil."
Gönderen Pawk zaman: 20:43
Gönderen Pawk zaman: 20:42
Gönderen Pawk zaman: 20:40
sevdim çok sevdim
tanıdım aşkın en saf halini
kokladım gecelerce
bıraktığın eşya ve boş evi
uzanamadı elim telefona
defalarca gidip geldim
yenik düştüm kendime göre göre
gurur sandım aslında ümitsizliğimdin
anladım temelli gittiğini
haklıydın üstelik suç benimdi
sen üzülme gülüm incinme
canımın içi iki gözüm sakın küsme
bana hediye bırak bütün kederleri
ben ağlarım ikimizin yerine
bilirsin aslında adaletsizliğini
istemezdin hani sen de bittiğini
ama kendinden yanadır ya hep yürek
feda edip aşkı korur ya kendini
yenik düştüm kendime göre göre
gurur sandım aslında ümitsizliğimdin
anladım temelli gittiğini
haklıydın üstelik suç benimdi
sen üzülme gülüm incilme
canımın içi iki gözüm sakın küsme
bana hediye bırak bütün kederleri
ben ağlarım ikimizin yerine
tarkan şarkıları,tarkan dinle,tarkan şarkıları dinle,bedava tarkan klip izle,tarkan ikimizin yerine
Gönderen Pawk zaman: 20:36
Gönderen Pawk zaman: 20:34
Gönderen Pawk zaman: 20:34
Gülşah Buzlu nun 2010 Devleşiyorum adlı çıkacak albümünün 2.parçasıdır. Ayrıca slow sevenler için güzel bir çaLışma olmuş diyebiliriz…
Gülşah Buzlu Sarı Çiçek Şarkı sözleri
Tad alamadım uzunca bir süre
Ne hayattan nede dost sohbetlerinden
Ama dökmedimde içimi kimselere
Neler vadetmiştin neler
Telli duvaklı gelin olacktım
Ama tutmadınki sözünü uydun ele
Sığamadım odalara kaç kere girdim
Kaç kere çıktım bakamadım odamıza
Dokunduğum her yer sendin
Silemedin adımıda adım hala sarı çiçeğim
Sığamadım odalara kaç kere girdim
Kaç kere çıktım bakamadım odamıza
Dokunduğum her yer sendin
Silemedin adımıda adım hala sarı çiçeğim
Gülşah Buzlu Sarı Çiçek Video müzik
Gönderen Pawk zaman: 20:33
Kavak Yelleri 110. Bölümüyle 27 Mart günü Kanal D ekranlarında seyircisiyle buluşacaktır…
Sevilen Dizide son zamanda işler bir hayLi karışmış durumda ve yorumlar da bu yönde gelmektedir…Kavak Yelleri 110. Bölüm Fragmanı en kısa zamanda sitemize eklenecektir…
Kavak Yelleri 110. Bölüm hakkında yorum ve tahminlerini bizlerle paylaşabilirsiniz…
Gönderen Pawk zaman: 20:33
Pawk-TR.Net dev damar şarkı arşivini sunar..
Ülkemizin belki sahip olduğu en özgün konulardan biri de arabesk, nam-ı değer damar şarkılar. Eğer bir damar müzik severseniz şuan bu yazıyı okuduğunuza göre sizi çok mutlu edecek bir yere geldiniz. Tam bir damar şarkı arşivi karşınızda, dinlenmek için sizi bekliyor.. Arkanıza yaslanın ve keyfini çıkarın..
Dinlediğiniz arabesk müzik şarkılarını bilgisayarınıza indirmek için de playerdaki "download" seçeneğini kulanarak istediğiniz şarkıyı itunes üzerinden yasal olarak bilgisayarınıza indirebilirsiniz(fakat bu üyelik gerektiriyor ve ücretli). Ayrıca yine playerdaki "download" seçeneğini kullanarak amazon.com üzerinden dinlediğiniz damar şarkıları seslendiren sanatçıların tüm albümlerini satın alabilirsiniz...
damar şarkıları dinle,şarkıları dinle,damar müzikleri dinle
Gönderen Pawk zaman: 09:26
Pawk-Tr.Net Alişan şarkılarını sunar..
Alişan Türkiye'mizin bestekarlarından ve yorumcularındandır..Sesi,kişiliği ve en önemlisi yaptıkları iş çok güzeldir..Şuan bir program yapmaktadır..Çağla Şikel ile Alişan tam bir ikili haline gelmişLerdir Türkiye'de =)..Buradan kesinLikLe Alişan veya başka bir sanatçının şarkılarını indiremezsiniz..Sadece burası bir şarkı dinletme blogudur bunu unutmayalım :)
alişan dinle,alişan şarkıları,alişan şarkıları dinle,alişan mp3
Gönderen Pawk zaman: 09:24
Gönderen Pawk zaman: 09:16
www.Pawk-TR.Net Adnan Şenses şarkılarını sunar..
Gönderen Pawk zaman: 09:12
Sagopa Kajmer - Ateşten Gömlek
Benim bir sırrım var açıklanmayacak kadar sır ....
Bundan çıkar hır
Patlamalar vuku bulur, dert kahır.
Sırdan geçer dilim olsa hale değer diken.
Bilmez bilen râdaan olur ben ben diken.
Ya söylersen kim anlar? Söylemezsem bağlar gamlardan ağlar. Bu yıpranışla dağılır bütün.
Doymaz SAG0 yakar tütün.
İçindeyim oyunun büsbütün.
Hayatıma musallat oldu şöhret,ün.
Karıştı yarınım, bitti dün. Tedirgin bugün
Topla, çıkar nedir sonuç? Her kıyasla dilime değer.
Bıçağa ait keskin uç. Kimdir suçlu, kimde suç?
Öylesine kibirli ki biber yakmadan bırakmaz rahat.
Yarası ağır dilimin bulamıyorum kapatacak bant!
Üzerime gelin bakın dinamit bağlı gövdeme.
Yaklaşanı uçurum uçurtma misali pimden iplerle.
Fesatlar kapıma vardılar ellerinde güllerle.
İşlerine gelmediğinde saldırdılar aynı güllerin dikenleriyle! Vurdular siyah güllelerle
Nakarat x2
Giy ateşten gömlekleri bir bir yansın üzerin!
Ve dahi kır topraktan çömlekleri zaten tedirgin halim (Ve dahi)
Bir benim bir bendim ve bir kendim ortadayım
Bitmez derdim bu hal beni yer bitirir bildim
Aklıma gelen başıma geldi.
Başım yarıldı, aşım soğudu, yine iştahsızlık elinde oyuncak etti açlığımı.
Artık kartopu oynamak istemiyorum ellerim dondu.
Türlü saklambaç oyunlarından gözlerim yoruldu.
Nerdesiniz güven abideleri (he) cesaret haylazları? Gösterin bana altmışikiden tavşan yapan hokkabazları. Belirleyin karşımda durabilecek tüm küfürbazları.
Demirden mızraplarla kırdım sazları.
Deştim böğrümden kıyamadığım hazları. Verin bana yazları İlahi merhamet sarayı; Ya Hannan! Sensin Rana, sensin Mana, sensin Rahman, sensin Canan!
Ruhum işgalden kurtulmaz, vatan infilak eder alev ateş volkan, hislerim kırık var. Püskürüyor üzerime lav! Kıvılcım korlar! Elimdeki bir avuç dolusu su ile sönmez bu yangınlar.
Ben bir sırra sahibim, hayat uykusuna yatmış.
Ben çok dosta sahiptim, güvensizlik içine batmış.
Şahit olduğum birileri mutluluğu parayla kapmış!..
Nakarat x2
Giy ateşten gömlekleri bir bir yansın üzerin!
Ve dahi kır topraktan çömlekleri zaten tedirgin halim (Ve dahi)
Bir benimdir bendim ve bir kendim ortadayım
Bitmez derdim bu hal beni yer bitirir bildim
ateşten gömlekler,
topraktan çömlekler,
ne maymundan geldin,
ne de seni getirdi leylekler,
sagoya kulak ver...!!!
(sagoya kulak ver) x2
Gönderen Pawk zaman: 09:41
Demet Akbağ, Ata Demirer ve “Eyvah Eyvah” filminin diğer oyuncuları bu gece “Beyaz Show”da!
Demet Akbağ, Ata Demirer, Salih Kalyon, Özge Borak, Bülent Şakrak, Caner Alkaya ve Serkan Çağrı bu gece “Beyaz Show”a konuk oluyor.
Beyaz Show bu gece ayrıca, izleyicileriyle her zamankinden daha erken bir saatte, saat 23.30’da buluşuyor.
Kanal D’nin, sunuculuğunu Beyazıt Öztürk’ün yaptığı sevilen talk- show programı “Beyaz Show”a bu hafta; “Eyvah Eyvah” adlı filmin başrol oyuncuları; Demet Akbağ ve Ata Demirer ile filmde diğer önemli rolleri üstlenen Salih Kalyon, Özge Borak, Bülent Şakrak ve Caner Alkaya ile filmin müziklerini yapan, dünyaca ünlü klarnet virtüözü Serkan Çağrı konuk oluyor.
Filmde sergiledikleri başarılı performansları ile büyük alkış alan Demet Akbağ ve Ata Demirer’in, diğer oyuncu arkadaşlarıyla birlikte, “Eyvah Eyvah” filmi ile ilgili merak edilenleri anlatacakları programda ayrıca, Akbağ ve Demirer ikilisinin, Beyaz Show izleyicilerine özel, harika sürprizleri de olacak.
Beyaz’ın canlı yayın sürprizleriyle daha da renklenecek programda,
“Geçen Hafta”, “Bir Maniniz Yoksa”, “Sosyal Sorumluluk”, “Üniversitelilerle Yarışma”, “Şomağızlılar”, “Beşi Bir Yerde”, “Keyped ile Oylama” ve “Bunları Biliyor muydunuz” bölümleri de ekrana gelecek. Sakın kaçırmayın!
Gönderen Pawk zaman: 09:38
Amerikalı yazar Tracy Chevalier’nin romanından sinemaya uyarlanan film, dünyanın en ünlü resimlerinden biri olan ve Hollanda’nın Mona Lisa’sı olarak tanınan Vermeer’in başyapıtı ‘İnci Küpeli Kız’ tablosunun hikâyesini anlatıyor.
Dramatik örgüsü ustaca kurgulanan film, 2004 yılında “En İyi Sinematografi”, “En İyi Sanat Yönetmeni” ve “En İyi Kostüm” dallarında Oscar’a aday olmuştu.
Orijinal Adı GIRL WITH A PEARL EARRING
Oyuncular Scarlett Johansson, Colin Firth, Tom Wilkinson
Yönetmen Peter Webber
Gönderen Pawk zaman: 09:36
Türkiye Sağlık Vakfı’nın hazırladığı “Hangi Hastalığa Hangi Gıda Deva” konulu çalışma; tahıl, mevye ve sebzelerin, hastalıklara karşı doğal yolla mücadelede nasıl önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor. İşte ne neye iyi gelir listesi:
* Elma: İlâçlardan aspirinin karşılığı konumundadır.
* Papatya çayı, hardal ve tarçın: Mideyi düzenler.
* Patates: Depresyonla mücadele eder.
* Kepek: Bağırsak rahatsızlıklarını tedavi eder, kanser riskini azaltır.
* Kiraz: Günde 20 kiraz, 1 aspirinin sağladığı faydayı sağlar.
* Soğan ve sarımsak: Enfeksiyonlarla mücadele eder. Soğan ayrıca, kemik erimesine de iyi gelir.
* Nane: İdrar söktürür, midenin normal çalışmasını sağlar, grip ve ülser riskini azaltır.
* Hindistan cevizi: Kusmayı engeller, basur tedavisinde etkilidir.
* Meyan kökü: Stresi engeller, kan basıncını düşürür.
* Yoğurt, beyaz peynir: Diş sağlığı için bunlar kalsiyum deposu demektir.
* Üzüm: Kemik erimesine karşı koruma görevi yapar.
* Kekik: Vücuttaki yağların parçalanmalarını sağlar. Kekik yağı romatizma ağrılarını azaltır.
* Zencefil: Kan dolaşımını artırarak romatizma ağrılarını yok eder.
* Pancar: Böbrekleri çalıştırır, tuz oranını dengeler.
* Muz: Kalbin düzenli çalışmasını ve tansiyonun düzenli olmasını sağlar.
* Kavun: Yarım kavun günlük C vitamini ihtiyacını tamamen karşılar. Böbrekleri rahatlatır.
* Mercimek: Kandaki kolesterol oranını düşürür.
* Ispanak: Sağlıklı gözler için gereklidir.
* Avokado: Kolesterol dengesini sağlar.
* Bezelye: B vitamini ve protein deposudur. Kalp rahatsızlıklarına karşı etkilidir.
Gönderen Pawk zaman: 09:35
ABD’de yapılan bir araştırmada, meyankökünden elde edilen ve ”carbenoxolon” olarak bilinen bir bileşimin, beyinde yaşlanmaya bağlı akıl faaliyetlerinin azalmasına neden olan bir enzimin oluşmasını engellediği belirlendi.
Ulusal Bilimler Akademisi Raporları’nda da yayınlanan araştırmaya göre, bu bileşimi günlük olarak alan sağlıklı yaşlılarda sözel akıcılığın arttığı, diyabetli yaşlıların da sözel hafızalarında canlanma saptandı.
Nefes darlığı ve yüksek tansiyona yararlı
Araştırmada, 55-75 yaşlarında 10 sağlıklı erkek ile diyabetli 12 yaşlıya rasgele seçilerek günde 100 mg carbenoxolon veya plasebo verildi. 4 hafta sonra sağlıklı erkeklerden bu bileşimi alanların sözel akıcılık testlerinde daha iyi performans sergiledikleri tespit edildi.
Diyabetli yaşlılardan 6 hafta süreyle bu bileşimi alanlarda da sözel hafıza yeteneğinde artış görüldü. Grip, nezle, anjin ve nefes darlığına faydalı olduğu, öksürük ve balgam söktürdüğü ve yüksek tansiyonu düşürdüğü bilinen meyankökü, ABD’de, ”licorice” adıyla sık tüketilen bir şekerleme. Türkiye’nin ihraç maddelerinden meyankökü, son yıllarda ilaçtan çok tütün, şekerleme ve meşrubat sanayiinde kullanılmaya başlandı.
Gönderen Pawk zaman: 09:34
3 bin kadının dahil olduğu 27 araştırmanın sonuçlarıyla ilgili yapılan değerlendirmede, akupunkturun adet ağrılarının azaltılmasında ilaçlar ya da bitkisel çözümlerden daha etkili olabileceğini gösterdi.
Güney Kore’de Kyung Hee Üniversitesi Tıp Merkezi’nin yaklaşık 3 bin kadının dahil olduğu 27 araştırmanın sonuçlarıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, akupunkturun adet ağrılarının azaltılmasında ilaçlar ya da bitkisel çözümlerden daha etkili olabileceğini gösterdi.
Bilim adamları yaptıkları değerlendirmede, “Akupunkturun, merkezi sinir sisteminde serotonin ve endorfin üretimini uyarması nedeniyle ağrıyı gidermede etkili olduğu yönünde ikna edici kanıt bulunduğunu” söyledi.
Menstrüel dönem ağrılarının nedenleri bilinmezken, bazı kadınlarda ağrıya, karın bölgesinde şişkinlik, mide bulantısı, kusma, ishal, baş dönmesi ve baş ağrısı eşlik edebiliyor.
Gönderen Pawk zaman: 09:33
Serhan Yavaş (Harun), Sinem Öztufan (Melda), Özlem Yılmaz (Eda), Fikret Hakan (Feyyaz), Buğra Gülsoy (Tolga), Aliye Uzunatağan (Türkan) gibi oyuncuların yer aldığı sevilen dizi Unutulmaz 34. bölümü ile 3 mart çarşamba akşamı atv ekranlarında…
Unutulmaz dizisi bölüm fragmanı:
Gönderen Pawk zaman: 09:31
Kurtlar Vadisi Pusu’nun 11 mart Perşembe akşamı yayınlanacak olan 81. bölümünde yine nefesler tutulacak, tüm Türkiye Star TV ekranlarına kilitlenecek. Abdülhey öldümü, Polatı bıçaklayan abdülheyin akibeti ne olacak, Abdülheyi vuran memati’yi ne gibi bir sürpriz bekliyor. Tüm bu soruların yanıtları 11 mart Perşembe akşamı saat 21:45 da star tv ekranlarında olacak…
Fragmanı İzlemek İçin Bizi Takip Edin..
Pawk-TR.Net
Gönderen Pawk zaman: 09:29
Denizli’de doğdu.Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliğini kazandı ve İstanbul’a yerleşti.Öğrencilik yıllarında oyunculuğa gönül verdi ve ilk kamera deneyimine Beyaz Show’un skeçlerinde yer alarak başladı.Halen oyunculuk üzerine eğitim almaktadır.
TV DİZİLERİ
2010-Kurtlar Vadisi Pusu
YARIŞMA
2009-Ucunda Bir Milyon Var- Program Hostesi
Gönderen Pawk zaman: 09:28
İzmir Eşrefpaşa’dan gelip İstanbul’a yerleşmiş iki dosttan biri olan Tayyar, güç ve iktidar tutkusu ile büyük bir mafya lideri olurken; Davut, küçük mahallesinde namusuyla kahvesini işletmektedir. İkisi de aynı kadını sevmiştir fakat Madam Eleni, Davut’u sevmesine rağmen Tayyar ile evlenmek zorunda kalmıştır. Bir de kızı Duygu dünyaya gelir. Fakat Tayyar, Madam’ın gönlünün Davut’ta olduğunu bildiğinden bunu sindiremeyip kızı ile birlikte Madam’ı ortada bırakır. Tayyar bir şekilde intikam alacaktır ve bunu Davut’un evlatlığı Nusret’i kendi yoluna çekerek yapacaktır. Mahalle kabadayısı Nusret ise bir tarafta sevdiği kız, sevdiği insanlar; diğer tarafta ise para ve saltanat arasında kalır. Bu iki dünya arasında bocalarken mahallenin metruk camisine bir Hoca tayin olur ve olayların seyri değişmeye başlar…
Gönderen Pawk zaman: 09:27
Sene 2019’dur. Gizemli bir salgın yeryüzünü kasıp kavurmuş, dünya nüfusunun çoğunluğunu vampire dönüştürmüştür. İnsan ırkı artık tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan ikinci sınıf bir türdür. Vampirler tarafından avlandıkları ve soyları tükenesiye dek çiftlik hayvanı gibi beslendikleri için gizlenmek zorundadırlar.
Şimdi her şey, insan kanıyla beslenmeyi reddeden vampir araştırmacı Edward Dalton’ın elindedir. Dalton vampirlerin açlığını gidererek kalan az sayıda insanın hayatını kurtaracak, kana alternatif bir maddeyi mükemmelleştirmeye çalışmaktadır. Ama zaman ve umut tükenmektedir ta ki Ed, kendisini sarsıcı bir tıbbi buluşa götüren sağ kalmış insan Audrey’yle karşılaşana dek. Bu sayede gerek insanların gerek vampirlerin, uğrunda ölecekleri bir bilgiyle donanan Ed’in insan ırkının kaderini belirleyecek savaşta kendi ırkına karşı mücadele vermesi gerekecektir.
Gönderen Pawk zaman: 09:26
Alis gerçek kaderini bulmak için fantastik bir yolculuğa çıkar ve Kupa Kraliçesi’nin korku krallığına son verir.
Lewis Carroll’ın sevilen “Alis Harikalar Diyarında” (1865) ve “Aynanın İçinden” (1871) kitaplarından uyarlanan filmde, üç kez Oscar ödülü adaylığı kazanan Johnny Depp, Çılgın Şapkacı ve Mia Wasikowska ise küçük bir kız olarak ilk kez karşılaştığı garip dünyaya geri dönen, çocukluk arkadaşları Beyaz Tavşan, Tweedledee ve Tweedledum, Fare, Tırtıl, Cheshire Kedisi ve elbette Çılgın Şapkacı’yla yeniden bir araya gelen 19 yaşındaki Alis rolünde.
Yönetmen Tim Burton ve aktör Johnny Depp bu yeni macera için tekrar bir araya geldi. İkili ilk kez 1990 yılının hit filmi “Makas Eller”de çalıştı ve hemen yakın arkadaş oldular. Birlikte olağanüstü ve sıradışı filmler yapmaya devam ediyorlar. “Ed Wood,” “Hayalet Süvari,” “Charlie’nin Çikolata Fabrikası,” “Ölü Gelin” ve “Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi” diğer ortak ürünleri.
Gönderen Pawk zaman: 09:25
Müzik dünyasının sevilen ismi Ferhat Göçer en güzel şarkılarını artık TRT’den hayranlarına ulaştırıyor.
Ferhat Göçer programda bu hafta, 2010 Eurovision temsilcimiz Manga’yı ağırlayacak. 2009 MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde “Avrupa’nın En İyi Sanatçısı” ödülünü alan başarılı rock grubu Manga en sevilen şarkılarını Ferhat Göçer ile söyleyecek.
Ferhat Göçer ile, 6 Mart Cumartesi TRT Müzik ve TRT 1’de…
Gönderen Pawk zaman: 09:24
Vadi hayranları ikiye bölündü. Abdülhey öldü mü, ölmedi mi…
Galatasaray ve Fenerbahçe’nin UEFA Avrupa Ligi maçlarından dolayı iki hafta yayınlanmayarak hayranlarını üzen Kurtlar Vadisi Pusu dün yayınlanan yeni bölümüyle izleyicilerini büyüledi.
İZLEYİCİLER ŞAŞKIN…
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan 81. bölüm fragmanında Abdülhey’in öldüğüne dair ipuçlarının verildiği Vadi’de dün senaryo adeta yeniden yazıldı. Vadi hayranlarının bir kısmı Abdülhey’in öldüğü yönünde görüş bildirirken, bir kısmıda yaşanan bu olayların Polat Alemdar’ın bir oyunu olduğunu düşünüyor.
ABDÜLHEY YENİDEN HAYATA DÖNDÜ
Ameliyat edilirken, anastezi uzmanı müsteşar Ünsal Kemal’in adamı olmasına karşın, Polat tarafından açığa çıkarılarak, Abdühey’in ölümden dönmesini sağladı. Daha sonra ameliyat ile vücudundaki 2 kurşun çıkarılan Abdulhey, yoğun bakıma alındığında ise kalbi durdu. Polat’ın pratisyen bir doktoru Abdülhey’in odasına yerleştirmesinin ardından doktor, Abdülhey’in vücuduna şok uyguladı ve yeniden kalbini çalıştırdı.
POLAT DOKTORLA NE KONUŞTU
Daha sonra Polat, bayan doktorun yanına gelerek onunla birtakım şeyler konuştu. Daha sonra yoğun bakım ünitesinden çıkan Polat, Abdülhey’in kalbinin yeniden durması durumunda kendisine haber vermesi konusunda Kazım’a bilgi verdi.
Daha sonra odasına çıkan Polat Alemdar ekibine, Abdülhey’in kalbinin tekrar durması durumunda ondan vazgeçeceklerini bildirmesinin ardından odada büyük bir şok yaşandı. Polat’ın bunu söyleme nedeni ise, Abdülhey’in sürekli gel-git yaşamasından dolayı hafızasının birdaha geri gelmeyeceği ve bu şekilde kendilerine hiçbir yararı olmayacağı idi.
HERKES ABDÜLHEY’İN ÖLDÜĞÜNE İNANDI
Polat’ın bu konuşmasının ardından ise Kazımi Abdülhey’in öldüğü haberini getirince, Kurtlar Vadisi Pusu’nun 81. bölümü sona erdi. Final sahnesinde ise Abdülhey’in yüzü, üzerinde nevresimle kapatıldı.
BİR BENZERİ DE KAVAK YELLERİNDE YAŞANDI
Ancak Türk ve Dünya dizilerinde bu tarzda ölüme benzer nabız durması örnekleri mevcut. Son olarak Kavak Yelleri dizisinde de böyle bir sahnenin yaşanmış olması, Abdülhey’in ölmemiş olma ihtimalini yükseltiyor. Hastadan nabız alınamaması sonrası hastanın öldüğü sanılıyor…
Bu ihtimali yükselten diğer bir neden ise Polat’ın doktor ile arasında geçen konuşmanın içeriği. Polat’ın doktordan ne istediği de meçhul…
Tabi bu sorunun net cevabını Kurtlar Vadisi Pusu’nun 82. bölümünde bulacağız… Kurtlar Vadisi Pusu’dan önce Kurtlar Vadisi dizisi zamanında da Süleyman Çakır’ın ölüp ölmeyeceği haftalarca gündemi oluşturmuştu…
Etiketler: abdülhey, Abdülhey kalbi durdu, Abdülhey komada, Abdülhey neden öldü, Abdülhey neden öldü...Abdülhey öldü mü?... Abdülhey ölmedi...Abdülhey yaşıyor mu?, Abdülhey öldü, Abdülhey ölmede, Abdülhey şırınga, Abdülhey yakışıklı, Abdülheyi kim öldürdü
Gönderen Pawk zaman: 09:22